Ahir zamanın sahte aşklarından, zamanın gerçek aşklarına hüzünlü bir yolculuğa ne dersiniz?


Ali Şîr Nevaî, kendisinden ders aldığı hocalardan Kasım Semerkandî’nin kızı Gül’e sevdalanır. Kız da onu sever. Babası da kabul eder ve söz kesilir. Ancak o günlerde beklenmedik bir şey olur! Sultan da Gül kızın güzelliğini ve takvasını duymuştur.

Ancak sözlendiğinden haberi yoktur. Hikmet-i ilahi, kızı babasından istemek için, hizmetinde bulunan Ali Şîr Nevaî’yi gönderir.

Kasım Efendi, kızın sözlü olduğunu sultana söylerse Ali Şîr Nevaî’ye zarar geleceğinden endişe eder. Söz kesilir, düğün olur. Kız, sultandan kırk gün kendisine yaklaşmamasını rica eder. Sultan, çok sevdiği eşinin isteğine uyar. Gül de Ali Şîr Nevaî’nin aşkından hastalanıp yataklara düşer. Sultan Hüseyin Baykara bütün tabibleri gönderdiği halde çare bulamazlar.

Kırk günde iyice eriyen Gül, artık son anlarını yaşamaktadır. Son gün Ali Şîr Nevaî’yi görmek ister, görüştüklerinde

Gül der ki:

Elvedâ sevdiğim işte dünyadan
Son demde hâtırım sor yavaş yavaş
Artık felek bizi siler künyeden
Açılır mezara yol yavaş yavaş.

Ali Şîr Nevaî de der ki:

Bana mevt yahşidir bir gün görmeden
Seninle görürdüm gün yavaş yavaş.
Solar Gül’üm muradına ermeden
Vücudun terk eder can yavaş yavaş.

Gül der ki:

Civan iken razı oldum ölüme
Yad bülbülü kondurmadım Gül’üme
Hayatta değmedi elin elime
Tâbutum altına gir yavaş yavaş.

Ali Şîr Nevaî de der ki:

Zebânım od tutar kılamam dua
Yevm-i cezâ benden eyleme dâva
Kurudu gözyaşım Ali Şîr Neva
Akar yaş yerine kan yavaş yavaş.

Sonra Gül dedi ki:
“Bak Ali Şîr! Ben artık ömrümün son anlarını yaşıyorum.
Ricam şudur ki, dünyada elin elime değmedi, hiç olmazsa tabutuma değsin...
İkinci vasiyetim şu ki, ömrün oldukça her gün ruhuma bir fatiha oku.
Üçüncü vasiyetim şu ki, ölünceye kadar beni hâtırdan çıkarma...

Ali şir nevai sokaklarda gül diye ağlaya ağlaya can vermiştir...


Yorumlar