Ali Haydar Efendi de zahiri alimdi. Mürşid ya da Müceddid değildi.
Hz. Üstazımız (Süleyman Hilmi Tunahan) döneminde, maddi ve
manevi tüm tasarrufunu gözler önüne serdiği halde o günün alimlerinden olan Ali
Haydar Efendi (ki o zamanlar istanbul'un meşhur vaizlerindendir ve şimdiki
Mahmud efendi'nin de üstadıdır. Kendisini Mürşid ilan etmiştir.) hastalanmış.
Hz. Üstazımız ziyarete gitmişler. Ali Haydar efendi diyor ki;
"Efendim falanca doktor gelecek, beni tedavi edecek, onu bekliyorum."
Hazretimiz "Öyleyse biz gidelim, bize lüzum yok. Mademki senin manevi bir doktora ihtiyacın yok öyleyse bize müsade et" diyor.
"Bize müsade et" der demez hemen yerinden fırlar, eline sarılır üstazımızın, "Aman hoca efendi, bana okumadan gitme" diye hz.mize ısrar eder. O zaman üstazımız şöyle buyurur;
"Ey hocaefendi Bizim adresimiz sana bildirildi. Bizim maddi ve manevi tasarrufumuzun adresi de sana bildirildi. Sokağımız da sana gösterildi. Hatta evimizin numarası dahi sana bildirildiği halde, şu enaniyeti/benliği bir türlü atamadın"
Hz. Üstazımız ziyarete gitmişler. Ali Haydar efendi diyor ki;
"Efendim falanca doktor gelecek, beni tedavi edecek, onu bekliyorum."
Hazretimiz "Öyleyse biz gidelim, bize lüzum yok. Mademki senin manevi bir doktora ihtiyacın yok öyleyse bize müsade et" diyor.
"Bize müsade et" der demez hemen yerinden fırlar, eline sarılır üstazımızın, "Aman hoca efendi, bana okumadan gitme" diye hz.mize ısrar eder. O zaman üstazımız şöyle buyurur;
"Ey hocaefendi Bizim adresimiz sana bildirildi. Bizim maddi ve manevi tasarrufumuzun adresi de sana bildirildi. Sokağımız da sana gösterildi. Hatta evimizin numarası dahi sana bildirildiği halde, şu enaniyeti/benliği bir türlü atamadın"
Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) tekrar tekrar Ali Haydar
Efendi'yi ikaz etmiş ve "Mürşidlik iddia etme. Kendine rabıta yaptırma.
Sen mürşid değilsin" demiştir. Yine bir arada oldukları bir sefer iyice
üstüne gitmiş ve sert şekilde son bir kez ikaz etmiştir. Lakin Ali Haydar
Efendi "Ben mürşidlik iddiamdan vazgeçsem bizim bu Mahmud vazgeçmez"
gibi bir acayip bahane ile, gerçekte manevi bir hüneri, icazeti, tasarrufu
olmadığı halde mürşidlik iddia etmeye devam etmiştir.
Resim: Ali Haydar Efendi
Resim: Ali Haydar Efendi
Bütün bunlara ve daha fazlasına şahit olan Süleyman Efendi'nin
damadı merhum Kemal Kacar Hocaefendi, pek çok kere yolumuzun hocaefendilerine
bunları anlatmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder