Fethullah Gülen: "Zaman yazarlarının hiçbirinin yüzünde nur kalmamış"
Esnaf hizmetleri imamlığından Makedonya temsilciliğine,
yurtlardan gazete yazarlığına kadar cemaatin her kademesinde görev alan Selim
Çoraklı, Cemaat'in içyüzünü anlattı.
Eski bir anısını anlatan Çoraklı Fethullah Gülen'in Zaman
gazetesi yazarları ile ilgili yorumunu şöyle anlattı:
"Size bir şey söyleyeyim. 1990'lı yıllarda Fethullah
Gülen Zaman Gazetesi'ni ziyarete gelmişti. Çıkıştı benim de içinde bulunduğum
Zaman çalışan ve yazarlarını kastederek "Hiçbirinin yüzünde nur
kalmamış" demişti. Bu söz bugünkü manzarayı anlatma bakımından çok
önemlidir."
12 Eylül mağdurlarından biri
olan Selim Çoraklı 1980'li yılların sonlarında Fethullah Gülen Cemaati ile
tanıştı. Sızıntı ve Yeni Ümit Dergisi ve Zaman Gazetesi yazarlığından
Üniversite sorumluluğuna, Esnaf hizmetleri imamlığından Makedonya Zaman
gazetesi temsilciliğine kadar Gülen Cemaati'nin bir çok kademesinde üst düzey
görev yaptı.
28 Şubat'ta Cemaati'in
yaşadığı hızlı değişimden rahatsız olarak 40 maddeden oluşan itirazlarını
Fethullah Gülen'e ulaştırmış. Bütün girişimlerine rağmen Gülen Cemaati'ndeki hızlı
değişimin önüne geçemeyeceğini anlayınca yollarını ayırmaya karar vermiş.
Çoraklı, Fethullah Gülen'in
yanlış yönlendirildiğini anladığı için, çaresizlikten uzun süre suskun kalmış
olabileceğini söyledi.
Uzun yıllar önce Cemaat'ten
kopan Selim Çoraklı, Sabah gazetesinden İsaTatlıcan'a konuştu. Çoraklı'nın
söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:
"POLİS VE ASKER HİZMETLERİNDE HÜCRE TİPİ YAPILANMA VAR
-Son üç aydır "Paralel
Devlet" ya da "Paralel Yapı" gibi yeni bir kavram ile tanıştık.
Nedir bu paralel yapı? Siz böyle bir yapının varlığına inanıyor musunuz?
- Hukuk sistemi dışındaki
her türlü yapıyı "Paralel yapı" olarak kabul edebiliriz. Siyasetin
riskini almadan, siyasete, devlet yönetimine yön vermeye çalışmak, yargıya,
polise, bürokrasiye hakim olmaya çalışmak bu paralel yapının alametidir.
Cemaatin yapısına gelince,
inkâr etseler de paralel bir yapılanma var. En tepede Fethullah Gülen, onun
altında ülke imamları, şehir imamları, ilçe imamları ve benimde 33 yaşıma kadar
yaşadığım dersane (Işık evler) imamları vardır.
Cemaatin bu tür yapılanması
olunca ister istemez her birim kendi arasında teşkilatlanmaya başladı.
Üniversiteler kendi aralarında, liseler kendi aralarında, askeri hizmetler,
polis hizmetleri, adliye hizmetleri bunların her biri hizmet kendi içerisinde
birimleşmeye başladı.
- O dönemlerde yapılanma
şöyleydi; Her birim kendi içerisinde bir imamı var. Mesela diyelim ki polis
kolejleri var, polis okulları var. Özellikle polis ve askeri hizmetlerde biraz
hücre tipi yapılanma vardı. Zaten 1986 yılında bir gazete Gülen Cemaati ile
ilgili manşetler atmıştı. O dönemde cemaat ciddi bir darbe yemişti. Ondan sonra
daha ciddi bir hücre tipi yapılanmaya yönelim oldu. Yani bir hücre yakalanırsa
öbür hücrenin haberi olmasın anlamında. Cemaate mensup bir eleman bir askerle
ya da bir polisle ilgileniyordu. Bilemedin 2 polisle 3 polisle ilgileniyor ve
aynı evi kullanmıyorlar, özellikle esnaf evleri kullanılıyor
PARALEL YAPININ KONTROLDEN
ÇIKACAĞINI GÜLEN'E SÖYLEDİM
Bana göre Gülen Amerika'da kalmakla cemaatin yönetimini bir
kısmını kaybetti. Kontrolü kaybettiği için Cemaat içindeki "Derin
Damar" farklı gruplar oluşturdu. Bu farklı birimler zaman içerisinde
büyüdü. Mesela ben 1996 yılında 40 maddeden oluşan "Cemaatin kırılma
noktaları" diye bir rapor hazırlayıp Fethullah Gülen ve Cemaatin ileri
gelenlerine göndermiştim. Bu raporda, cemaat içindeki gruplaşmaların birbirini
dinlemediklerinden veya o yapıların başındakilerin enaniyetlerinin
kuvvetlenmesinden dolayı ileride büyük problemler yaşayacağını söylüyordum.
Nitekim de öyle oldu. O dönemlerdeki gruplaşmalar derin yapılara dönüştü.
FETHULLAH GÜLEN ŞERİK KABUL ETMEZ!
- Kemalettin Özdemir'in Gülen Cemaati'nden ayrılmasını da
böylemi değerlendirmek gerekir?
- Kemalettin Özdemir meselesi daha farklı. Kemalettin
Özdemir Cemaat içinde derin bir yapı kurmadı. Sadece Fethullah Gülen'in
otoritesine baş kaldırdı.
Kemalettin Özdemir polis hizmetlerinin uzun yıllar
imamlığını yaptı. Diyebilirim ki polis hizmetleri onun vesilesiyle bu durumlara
geldi. Kendisi hadis profesörüdür. "Biz de hocayız" deyince
problemler de başladı. Fethullah Gülen kesinlikle şerik kabul etmez. Yani imamsa
ölene kadar imamdır. Bu aslında Fethullah Gülen'in liderliğinden kaynaklanıyor.
Karizmatik liderler 1 değer ifade ediyorsa diğerleri sol tarafta hep sıfırdır.
Bütün cemaatler için bu durum böyledir. Bu sıfırlardan bazıları böyle zaman
içerisinde başkaldırabiliyorlar.
GÜLEN'İN İLK TALEBESİ LATİF ERDOĞAN'A BİLE SALDIRIYORLAR
-Başkaldıran ilk ve tek isim Kemalettin Özdemir miydi?
- Hayır. Cemaat içerisinde kendisine güvenen isimler zaman
içerisinde başkaldırmaya başladı. Gülen'in dost bildikleri, en yakınındakiler
bu süreç içerisinde hizmeti terk etti. İlk başkaldıran isim ise Gülen'in ilk
talebelerinden Latif Erdoğan'dır. Hizmetin her kademesinde her aşamasında görev
yapan Latif Erdoğan bugün tamamıyla Cemaat'ten ayrıdır. Uzun zamandır Akit
Gazetesi'nde yazılar yazıyor. Hatta Gülen Cemaati'ni eleştiren röportajları da
yayınlandı aynı gazetede. Zaman Gazetesi, şimdi Fethullah Gülen'in ilk talebesi
olan ve hizmetin bütün kahrını çekmiş Latif Erdoğan'a saldırıyor. Hem de Latif
Erdoğan'ın ailesini kullanarak yapıyor bunu… Ne diyebilirim çok yazık!
KEMALETTİN ÖZDEMİR GÜLEN'İN GÜÇ HASTALIĞI YÜZÜNDEN BAŞKALDIRDI
-Kemalettin Özdemir'in Cemaat'ten kopuşu nasıl gerçekleşti.
- Kemalettin Özdemir'in polis hizmetlerinin içerisinde
otoritesi artınca "zararlı olabilir" endişesiyle o görevden alıp
Afrika'ya imam olarak gönderdiler. Afrika'daki hizmetlerin ciddi biçimde ivme
kazanmasına büyümesine vesile oldu.
Fakat dediğim gibi otoriter liderlerde her zaman paranoya ve
şüphecilik vardır. En yakın arkadaşlarının kendilerine tuzak kurduğunu
düşünürler. Ben Gülen'de bu tür şüpheciliğin varlığını 1994'te görmüştüm.
"Fethullah Gülen güç ve iktidar hastalığına yakalandı" demiştim o
dönemde…
Gülen'in otoriter kişiliği, ister istemez kendisinin
iktidarını sarsma ihtimali olan insanların önünü kesti. Kemalettin Özdemir
olayı tamamıyla böyle bir olaydır. Cemaat de zaten bunu kendi basın yayın
organlarında yazdı. Bu sürecin sonunda abi dedikleri Kemalettin Özdemir hain
ilan edildi. Hakkında bir sürü düzmece şeyler yayınlandı. Kemalettin Özdemir
Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Said Özdemir abinin oğludur ve
tanıdığım kadarıyla takva sahibi biridir. Yanında kadından, kızdan bahsedince
yüzü kızarır. Onun bile bu tarz görüntülerini yayınladılar. Bu derin yapı demek
ki bu kadar çirkinleşebiliyor. Bir yapı kendi yetiştirdikleri değerleri yemeye
başlarsa, o yapı yıkılışa doğru gidiyor demektir.
HANEFİ AVCI CEMAAT İÇİ ÇATIŞMANIN KURBANI OLDU
-Hanefi Avcı da bu yapının özellikle emniyet istihbarat da
güçlenmesini sağlayan isim olarak bilinir. Ancak Hanefi Avcı'nın sonraki
yıllarda Cemaat ile yolları ayrıldı. Kitap yazdı ve hapse girdi. Hanefi Avcı
meselesini nereye bağlıyorsunuz?
- Hanefi Avcı, cemaatin polis içerisinde ve özellikle
istihbarat ve teknik takip bölümlerinde kadrolaşmasının baş temsilcisidir ki
zaten bunu kendisi de itiraf ediyor. Ben olayların buralara geleceğini
yazmıştım. Hanefi Avcı'nın tutuklandığı günlerde "Hanefi Avcı Cemaat içi
çatışmanın kurbanı mı oldu" diye bir yazı yazmıştım. Polis içerisindeki
yapılanmanın ileride kontrolden çıkacağını, AK Parti ile problemlerin çıkmasına
neden olacağının altını çizmiştim. Hanefi Avcı Cemaatin polis hizmetlerindeki
çatışmanın maalesef kurbanı oldu . Bence kesinlikle yeniden yargılanmalı ve en
kısa zamanda özgürlüğüne kavuşmalı. Bir gün bile içeride kalması Hanefi Avcı'ya
haksızlık olur.
İNFİAL OLACAĞINI BİLE BİLE BEDDUA VİDEOSUNU YAYINLADILAR
-Beddua konusuna gelelim. Fethullah Gülen beddua ederek
kamuoyu desteğini kaybetti. Bu çıkışı neden yaptı?
- İnanın bunu ben de merak ediyorum. Cemaatteki arkadaşlar
beddua videosu yayınlandıktan sonra beni arayıp "Hoca efendi cinnet mi
geçirdi" diye soruyorlar. Cemaatin üst düzeyindeki insanlar bile Gülen'in
beddua çıkışına bir anlam veremiyor.
Benim cevabını veremediğim başka bir soru var. Diyelim ki
Fethullah Gülen değişik bir ruh hali içerisinde bedduayı etti. Peki o videoyu
herkul.org sitesinde yayınlayanlara, cemaat medyasında köpürtenlere ne demeli?
Onlar bunun kamuoyunda infiale neden olacağını tahmin edemediler mi? Hiç mi
aklı çalışan bir insan yok içlerinde? Ben onları da çok masum görmüyorum.
FETHULLAH GÜLEN KANDIRILDIĞINI ANLADI, O YÜZDEN SUSUYOR
-Peki Fethullah Gülen yanlış yaptığını anlamış mıdır?
Bence anladı. Beddua videosu sanırım 22 Aralık'ta
yayınlanmıştı. 22 Aralık'tan yana herkul.org sitesinde yeni çekilmiş tek bir
videosu yayınlanmadı. Fethullah Gülen yanlış yönlendirildiğini anladı. Biraz da
çaresiz olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden susuyor. Şu an ellerindeki son
mermileri de atıyorlar ama siyasi üstünlük iktidarın artık eline geçti.
Cemaatin sokakta bir itibarı kalmadı. Yeminli AK Parti düşmanları bile
polis-yargı darbesinden Cemaati sorumlu tutuyor. 40 yıllık hizmeti
operasyoncuların elinde oyuncak yaptılar, yazık ettiler…
GÜLEN "ZAMAN YAZARLARININ YÜZÜNDE NUR KALMAMIŞ" DEDİ
-Fethullah Gülen susuyor ama Cemaat medyası tartışmayı
tırmandırmaya devam ediyor. Tansiyon düşecek gibi görünmüyor.
- Eviniz camdansa başkalarının evine taş atmayacaksınız. Bu
Gülen'in çok kullandığı bir sözdür. Size bir örnek vereyim. Zaman Gazetesi,
Fethullah Gülen'in bir konuşmasını sürmanşetten veriyor: "İncinsek de
incitmeyeceğiz." Sayfaları çeviriyorsunuz başta Genel Yayın Yönetmeni
olmak üzere bütün zaman yazarları "Firavun, Yezid, hırsız" diyerek
Başbakan'a saldırıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Size bir şey söyleyeyim. 1990'lı yıllarda Fethullah Gülen
Zaman Gazetesi'ni ziyarete gelmişti. Çıkıştı benim de içinde bulunduğum Zaman
çalışan ve yazarlarını kastederek "Hiçbirinin yüzünde nur kalmamış"
demişti. Bu söz bugünkü manzarayı anlatma bakımından çok önemlidir.
SİYASETE SAVAŞ İLAN ETMEK İSKENDERPAŞA CEMAATİ'NİN SONUNU GETİRDİ
-Peki sizce bu Cemaat-AK Parti kavgasını kim kazanır? Şu an
için bir hasar tespit raporu alma imkânımız olmadı ama sizce en büyük hasarı
kim almıştır?
- Bakın 1980'li yıllarda İskenderpaşa Cemaati vardı.
Televizyonu, gazetesi, okulları, yurtları, radyosu, hastanesi, yayınevleri,
dernekleri, vakıfları, turizm şirketleri, inşaat ve otomotiv kuruluşları vardı.
İslam Dergisi diye bir güzel bir dergi çıkarıyorlardı ve bu dergi 100 binden
fazla satıyordu. Bu cemaat için "Görünmeyen Üniversite" kitapları
yazıldı. Bürokraside İskenderpaşa Cemaati kökenli olmak bir ayrıcalıktı. Bu
cemaat bir gün Milli Görüş lideri merhum Erbakan ile kavgaya tutuştu. Partiden
kimin dediği olacak kavgası büyüdü. Sonuçta bu kavgada siyaset kazandı. O koca
cemaat bugün ikiye ayrılıp adeta yok oldu gitti. Milli Görüş geleneğinden gelen
AK Parti ise bugün hala iktidarda. Siyaset-Cemaat kavgalarının galibi hep
siyaset kurumu olmuştur. Bugün de öyle olacak. Cemaat bunu anlamalı ve
"zararın neresinden dönersek kardır" diyerek bu kavgayı bitirmeli."
Yorumlar
Yorum Gönder