Merhum Kemal Kacar ile Tercüman gazetesinin 1989 yılında yaptığı mülakat
Aralık 1989'da Tercüman Gazetesinde, Süleymanlı Cemaatinin o
zamanki idarecisi / ağabeyi merhum Kemal Kacar ile yapılan bir mülakat...
"Süleyman Efendi meşrutiyete karşıydı."
"Atatürk İslam dininden uzaktı."
"Camiler kışla yapıldı."
"Humeyni Müslüman değil."
"Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder."
"Flört kadına da erkeğe de günahtır.."
"Süleyman Efendi meşrutiyete karşıydı."
"Atatürk İslam dininden uzaktı."
"Camiler kışla yapıldı."
"Humeyni Müslüman değil."
"Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder."
"Flört kadına da erkeğe de günahtır.."
( Resimlerin üzerine sağ tıklayıp "Resmi farklı kaydet" menüsüne tıklayarak, bilgisayarınıza indirdiğiniz resimleri, resim izleme programında büyüterek okuyabilirsiniz. )
Süleymancılar'ın lideri Kemal Kaçar'la uzun yıllardır
tanışırız. Gazeteci sıfatımızla Strasbourg'da Avrupa Konseyi toplantılarını
takip ederken, bazı kimseler onu uzaktan göstererek "Çok önemli biridir'
dediler kendi halinde, halim selim, terbiyeli bir insandı. Ehemmiyetinin
nereden geldiğini hemen anlayamadım. O zamanlar, "Süleymancılar'
hakkındaki sözler pek yaygın değildi.
Kemal Kaçar'la dostluğumuz, uzun seneler devam etti.
Gazetelerde onun için yazılanları okudukça hayrete düşüyordum. Çok medeni bir
hali vardı. Nezaketi ve davranışlarıyla tam bir eski İstanbul efendisi idi
Kaçar ın birçok görüşünü paylaşmak bizim için elbette mümkün değil. Ama
karşılıklı hoşgörü havası içinde, zaman zaman beraber olduk, konuştuk,
tartıştık. Kaçar, güven beslediği ve düşüncelerini çarpıtmayacağımızı bildiği
için, bize bu mülâkatı vermeyi kabul etti. Kaçar'ın liderliğini yaptığı
Süleymancılar'ın, inançlarını, Atatürk ve Cumhuriyet rejimi üzerindeki
düşüncelerini, hangi amaç uğruna mücadele ettiklerini bu yazı dizisinde
öğreneceksiniz. Onlara kızabilir veyahut görüşlerine katılabilirsiniz. Biz
gazeteciliğin objektif ölçüleri içinde gündemde olan sıcak bir konuyu sizlere
sunmakla yetiniyoruz:
Soru: Sayın Kemal Kaçar, kamuoyunda sizin grubunuza
"Süleymancılar'' adı veriliyor. Bu ismi benimsemediğinizi ve
yayınlarınızda daima tırnak içinde kullandığınızı biliyoruz Ama mademki
kamuoyuna mal olmuş, biz de sütunlarımızda sizden "Süleymancılar'' olarak
söz edeceğiz. Nedir bu Süleymancılık? Süleymancılık adını benimsemediğinize
göre, cemaatiniza siz ne ad veriyorsunuz? Süleymancılık bir din midir? Bir
mezhep midir? Yoksa bir tarikat midir?
Kaçar: Bizim Süleymancı" adını kullanmadığımız ve
tasvip etmediğimiz doğru. Bizim arkadaşlarımız, kendilerine Süleyman Efendi'nin
Talebeleri" denilmesini uygun bulurlar.
Süleyman Efendi'nin talebeleri, tam manasiyle katiksiz ve
tavizsiz İSLAM" dinine bağlıdırlar, yani Müslümandırlar. Bu sebeple
Süleymancılık diye bir din asla bahis mevzuu değildir
Süleymancılar'' itikatta ve amelde Sünni mezhebe tam
bağlıdırlar. Amelde çok büyük ekseriyetle Hanefi" mezhebine, yani İmam-I
Azam Ebu Hanife Numan bin Sabit hazretlerine bağlıdırlar. İtikat bahsinde de
İmam Ebu Mansuru Maturidi hazretlerine bağlıdırlar. Şu halde Süleymancılık, bir
mezhep de değildir. Türkler'in gerek Selçuklu devrinde, gerek Osmanlılar
devrinde tabi oldukları "Sünni'' mezhebe bağlıdırlar
Süleyman Efendi, kendisi şahsen "Nakşi" idi ve
Nakşiliğin hicri ikinci bin yıllarındaki en büyük mümessili olan İmam- Rabbani
Ahmed- i Faruk-ı Serhendi hazretlerine ruhani nisbetle (x) bağlı idi. Şu halde
"Süleymancılık'' diye Süleyman Efendi'nin icad ettiği, kendine göre
esaslarını vaz ettiği bir tarikat da mevcut değildir
Soru: Meydan Larousse'da Süleymancılık bahsinde bazı
iddialar mevcut
Kaçar: Meydan Larousse daki "Nakşibendi tarikatının
bütün düşünce ve inançlarını olduğu gibi benimseyen Süleymancılığın esası
ibâdettir. Nakşibendi tarikatına göre bütün gerçeklerin kaynağı Kurân'dir
"İnsan her davranışında Kur'ân hükümlerine, sünni
inançlarına bağlı kalmalıdır' cümleleri aynen hakikati ifade etmekle beraber,
bundan sonraki Süleymancılık Kuran dışında hiçbir kanun ve kural tanımaz.
Devlet yönetimi, mahkemeler ve bütün devlet kurumları Kur'ân hükümlerine göre
düzenlenmeli, kadınlar Kur'ân'dan başka bir şey okumamalıdır. Nikâh şeriat
kurallarına göre olmalı, yeni harfler ve şapka atılmalıdır. şer'i bir yönetim
kurulması için çalışan Süleymancılık, özellikle 1950'den sonra Anadolu'nun batı
illerinde daha çok göçmenler arasında yayıldı" cümleleri tamamiyle
hakikate ters düşmektedir. Halbuki Meydan Larousse, ilmi bir eser olduğun- dan
objektif davranması icab ederdi.
Soru: Tarikatler daha sonra bir çok kollara ayrılmışlar. Her
kol da onun kurucusu ile anılmış. Öyleyse siz niye "Süleymancı"
sözünden bu kadar rahatsız oluyorsunuz?
Kaçar: Bu suale, yukarıda verilen izahlar muvacehesinde
tekrar cevaba lüzum olmasa gerek..
Soru: Yanlış bilmiyorsam, tarikatlerin kendine göre
usulleri var. Mesela şeyh öldüğünde onun yerine halifesi geçer. Süleyman
Efendi'nin halifesi kim? Siz mi onun yerine geçtiniz? Nasıl?
Kaçar: Süleyman Efendi'nin kendisinin meşreben Nakşi
olduğunu fakat kendisinden sonra onun yerine herhangi birisinin geçecek tarzda
faaliyeti olmadığını kat'ı şekilde beyan etmiş idik. Nitekim, benim herhangi
bir irşat postunda olmadığımı cümle âlem hatta Mısır'daki sağır sultan bile
bilir.
Soru: Müsaade ederseniz biraz da, sizlere bu sıfatın
verilmesine sebep olan kayınpederiniz Süleyman Efendi'den sözedelim. Süleyman
Efendi'nin babasının adı ne, nasıl bir tahsil görmüştü?
Kaçar: Süleyman Efendi'nin pederinin ismi, Osman'dı.
Osman Efendi İstanbul'da tahsil hayatını sürdürürken, bir rüya görmüş. Bu
rüyada vücudundan bir parça kopuyor, göğe çıkıp parlıyor ve ortalığı
aydınlatıyormuş. Tabii bu bir rüya rivâyetidir. İnanan olur inanmayan olur.
Soru: Bu rüya Osman Efendi'den mi menkul?
Kaçar: Ben Süleyman Efendi'den dinledim. Benim gibi birçok
arkadaşım da duydu.
Soru: Bu rüyadan sonra ne olmuş?
Kaçar: Osman Efendi memleketine dönüp evlenmiş. Dünyaya
gelen çocuklarının içinde hangisi o vasifta diye merak edermiş. Kayınpeder
merhum biraz yetiştiği zaman, onda muşahede ettiği hallerden rüyasında gördüğü
Işığın o olduğu kanaatine varmış.
Soru: Meselâ ne gibi halleri oluyormuş?
Kaçar: Meselâ çocuğunu dersiâm olmak üzere yetişmesi için
Bafralı Hamdi Efendi'nin rahle-i tedrisine veriyor. Dersiâm tâbiri umûmi
müderris mânâsina en yüksek rütbedir ilmi rütbeler içinde. Yani icazet
verebilir. Kendisi de talebe okutur Hamdi Efendi, Süleyman Efendi'nin hem
aklını, hem de derslerini öğrenme hususundaki kabiliyetini takdir ediyor. O
zamanın medrese muhitlerinde, "Zeki bir çocuk, yetişirse iyi bir âlim
olacak" deniliyor. Aynı zamanda Süleyman Efendi'nin bir de sofuluk tarafı,
müteşerri bir hali var. Namazlarını kaçırmamaya dikkat ediyor. Orucuna,
Allah'ın emrettiği şeylere itina gösteriyor, nehyettiği yapma dediği şeylerden
sakınıyor. Ayrıca, gerek hocaları ve arkadaşları, gerek babası, ahlâki
vasıflarında bir üstünlük bulunduğunu müşahede ediyorlar Süleyman Efendi'yi bir
müddet pederi okutmuş. Pederi Osman Efendi Silistre'de Satırlı Medresesi'nde
müderrişmiş. Sonra Süleyman Efendi İstanbul'a gelmiş. O sıralarda senede bir
veyahut iki senede bir, memlekete, ailesini ziyarete gidermiş. Pederi Osman
Efendi, oğluna çok itina eder o içeriye girdiğinde ayağa kalkar ve "Buyrun
Süleyman Efendi oğlum" dermiş. Kayınpeder de, bundan çok ezâ duyarmış.
Babasının meşgul olduğu ani yakalayıp, mesela kahve yapmak için mangala cezve
sürdüğünde, arkası dönükken, odaya hissettirmeden girermiş. Babasını, ayağı
kaldırmak zahmetine, külfetine sokmamak istermiş.
Soru: Süleyman Efendi'nin pederi de dindar bir kimse
miymiş?
Kaçar: Müderris, medrese hocası, dersiâm.
Soru: Süleyman Efendi'nin lstanbul'daki tahsil yılları
hangi yıllar oluyor?
Kaçar: Abdülhamid devri.
Soru: Bazı ülemâ-ki bunların içerisinde Saidi Nursi de var.
Meşru tiyet'i aktif bir biçimde destekledi. Bazı ulema ise, Sultan Hamid'e
sadık kalarak Meşrutiyet karşısında, en azından çekimser bir tavrı
benimsediler. Acaba Süleyman Efendi'nin tutumu ne oldu?
Kaçar: Belli bir şey. Sünni bir âlimin ve ilmiyle âmil bir
şahsın nasıl olacağı bellidir. Elbette fikren Sultan Abdülhamid tarafını
tutacaktır.
Soru: Yani Meşrutiyet'e karşıydı?
Kaçar: Tabii. Çünkü Meşrutiyet demokratik bir
hareketten ibaret değildi. Bunu anlamak lâzim. 1908'de Abdülhamid'i tahttan
indirdiler. 1910'da Trablusgarp gitti. 1912'de Edirne'den yukarıya doğru bütün
Rumeli gitti 1914'te Birinci Cihan Harbi'ne girildi. 1918'de Misak-ı Milli
hudutları içinde memleketi kurtarmak için harekete geçildi. Meşrutiyet, Osmanlı
İmparatorluğu'nu yıkmaya yönelik bir hareket. Süleyman Efendi Meşru- tiyet'in
arkasından felaket geleceğine inanırdı. Nitekim bu, fiilen tahakkuk etti
Soru: Süleyman Efendi kaç yılına kadar yaşadı
Kaçar: 1959'un 16 Eylül'ünde vefat etti
Soru: Doğum yılı nedir?
Kaçar: 1304
Soru: Demek hem İkinci Meşrutiyet'i hem de Cumhuriyet'i
gördü. Meşrutiyet'i tasvip etmediğini söylediniz. Ya Cumhuriyet'i nasıl
yorumluyordu?
Kaçar: Bunun için Süleyman Efendi'nin İşlâm'a bağlılığı
ile Cumhuriyet dönemindeki, inançla, dinle ilgili tatbikata bakmak lâzim.
(x)Ruhâni nisbet, cismani hayatla halen diri olmayan yani,
birçok seneler, hatta asırlar evvel olmuş bulunan büyük bir mürşidin
ruhaniyyetinin tasarrufu ile irşad olunmaktır.
- See more at: http://gercektarihvekultur.blogspot.com.tr/#sthash.0ECmQzrw.dpuf
Yorumlar
Yorum Gönder