Üç bin Müslüman yüz bin Rum'a galip gelmişti: Mûte muharebesi
Mûte Harbi, Peygamber Efendimiz'in hicretinin sekizinci
senesinde vukû bulmuştur. Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz
Busra valisine Haris bin Umeyr (r.a.) ile bir nâme-i saadetlerini göndermişti.
Hâris, Şam diyarında Mûte denilen mahalle varınca, elçi olduğu bilindiği halde
Rum kayserinin kumandanlarından Şurahbil tarafından şehid edildi. Bunun
üzerine Şurahbil üzerine üçbin kişilik bir İslâm ordusu gönderildi.
Vâdii-Kurâ'da düşman ile savaş yapıldı, ilk karşılaşmada düşman bozuldu, İslâm
ordusu Maan'a vardı. Kayserin yüzbin neferden ziyâde bir ordu çıkardığı
işitildi; fakat, İslâm ordusu geri dönmeyip Mûte'ye kadar yürüdü, bu mevkide
şiddetli bir harbe tutuştu.
Mûte savaşında İslâm sancağını tutan Zeyd bin Hârise, sonra
Cafer bin Ebî Tâlib, daha sonra Abdullah bin Revâha Hazretleri şehid düştüler.
Nihayet, orada bulunan Seyfullah (Allah'ın kılıcı) Hâlid bin Velid islâm askerini
başına topladı, o gün muvaffakiyetle harp etti. Ertesi gün, ordunun iki koluna
mevkilerini değiştirtti ve yine arslanca harbe başladı. Müslümanlara imdat
gelmiş zanneden düşmanın gözü yıldı ve en nihayet düşman ordusu bozulup geri
çekildi. Hazret-i Hâlid de bunu fırsat bilip islâm ordusu ile Medîne-i
Münevvere'ye döndü.
Müslümanların Romalılar ile yaptıkları ilk harp Mûte
muharebesidir. Bu savaşta üç bin müslüman yüz bin Rum'a galip gelmişti ki,
Ashâb-ı Kirâmın en yüksek manevî bir kuvvete mâlik bulunmuş olduklarını isbât
eder.
Bu harp Mûte'de cereyan ederken Resûl-i Ekrem Efendimiz harp
sahasında neler olduğunu görüp biliyor, islâm sancaktarlarının şehid
düştüklerini mübarek gözlerinden yaşlar akarak Ashâb-ı Kirâmı'na haber veriyordu.
Hazret-i Cafer'e kesilen iki koluna bedel taraf-ı ilâhîden iki kanat
verildiğini de beyân buyurdu. Bu cihetle bu muhterem şehide Câfer-i Tayyâr
denilmiştir.
Allâhü Teâlâ bütün ashâb-ı kiramdan razı olsun, âmin!
Yorumlar
Yorum Gönder